Behçet Necatigil

Çocuklar   


Çarşılarda bir şey 
Biz pek aramazdık çocuklar olmasaydı. 

Kasaplarda manavlarda bazı yorgun kadınlar 
Hep de tenha saatleri seçerler 
Sonra yavaş bir sesle 
Çocuk için hasta kaç gündür yemiyor 
Biraz et biraz meyva isterler. 

Sevdiği bir reçeli gün aşırı yalnız ona 
Kaşıklarla beraber büyür bir üzüntü 
Yağların şekerlerin çayların 
Uykularda bile bitiyorsa 
Annelere düşündürdüğü. 

İnsanlara tezgahlara kağıtlara kolaydı 
Biz bu kadar eğilmezdik çocuklar olmasaydı.
Behçet Necatigil 


Abdal   

Yürür asfalt ovalarda abdal. 
Vitrinlerin düşen kepenklerinde 
Hep hüzün çeşmeleri: lambalar. 

Yüzer gibi önce bir tulum yavaşça 
Yanaşır kıyımıza eski diclelerden 
Ve fırlar ilk bedevi, dalar çadırımıza. 
Nerde bu leylâ, aslı nerde? 
Çıkartmalar, yağma ve leylâ! 
Vurur ferhat dağlarında abdal- 
Bir fener olacak ilerde bir yerde. 

Sığ sularda dönen yorgun gemiler 
Yangın ve tütün içinde arar da 
Görmez geçer sönmüş eski feneri 
Bir ses çınlar karanlıkta: Kayalar! 

Ateşin daha yeni bulunduğu çağlarda 
Yine böyle yanardı lambalar, 
Sonra asfalt ovalarda 
Akan seller ve abdal
Behçet Necatigil


Aile   

Sağ çıkıp günlük savaştan 
Evin yolunu tutmuşum 
Yemek yedik, çocuklarım uyudu 
İniyor üstüme yavaştan 
Allah’ın bembeyaz bulutu 
Kederlerimi unutmuşum. 

Hayatta olduğuma 
Seviniyorum şimdi 
Kavuştum çoluk çocuğuma 
Koltuğuma uzandım, rahatım 
Kahvem içime sindi 
Başladı gecelik saltanatım.
Behçet Necatigil 


Aşk Duyarlığı   


Uzanır fildişi turlarına
Perdeleri çekili odaların birinde
Sabırsız, gergin ve usta parmaklar
Ve çalınır kızlığı, dolendo.
Gecenizde ansızın duyduğunuz sestir bu.
Hep kendi dünyasında olacak biliyordu,
Üstelik ne kadar var görmedi.
Nasıl duyar? Duyar
Ve alınır yalnızlığı, dolendo
Gecenizde ansızın döktüğünüz yastır bu.
Behçet Necatigil 


Aşk Gelmiş Cihana   


Kız kaptırdı gönlünü 
Sevdiği oğlan kalpsizin biri 
Alay etti güldü... 
Hiç aşka gülünür mü? 

Ne çare, cahil aklı 
Kız hastalandı, yattı 
Mumda yandı pervane... öldü. 

Oğlan sormakta haklı 
Hiç aşktan ölünür mü?
Behçet Necatigil 



Yıldızlar   


Seni karanlıkta yatırıyorlar
Korkuyorsun geceden
Bakıp bakıp pencereden
Yatağına sokuluyorsun.
Ben hep eski yerimdeyim biliyorsun
Hava açık olduğu zamanlar
Beni seyrediyor, seviniyorsun.
Ah ne olurdu ben de 
Sana göründüğüm şekilde
Odana gelseydim.
Ateşböcekleri gibi
Küçücük avucunda
Yanıp yanıp sönseydim.
Seneler geçip gider, büyürsün.
Bir gün olur, hepsi biter
Endişeler, o çocuk üzüntün
Hepsi biter.
Aydınlanır senin için geceler, güneş gibi görünürsün.
Biraz sabır, küçük çocuk, biraz sabır!
Ama Allah'ın koyduğu yerde
Yıldızlar daima yalnızdır.
Behçet Necatigil 


Sevgilerde   

sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.
bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı
siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telaşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.
gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
vermeye az buldunuz
yahut vakit olmadı
Behçet Necatigil


Sen, Ben, O!..   


Her ben , dolaylı bir şekilde bir seni anlatış, bir senden yakınıştır. 
Çünkü benim yerim seninle onun arasındadır. 
Ve o değildir bana yakın olan, sensin. 
Ben ben olsam dilbilgisi kitaplarındaki tekil şahıs zamirlerini şu 
sıraya göre düzenlerdim. 
Sen, ben, o! 
Başta sen gelir, çünkü ben diye bir şey yok sen olmadıkça. 
Her ben, ben'liğini sen'le anlar
Behçet Necatigil


Küskün Yolcunun Türküsü   


Uzun yürümelerden
Sonra bitkin düşerek
Bu bir çocuk oyunu:
Ben seni çektim çekerek.

Şimdi hangi kitaplardan
Öğreneceksiniz onu,
Gelmiyorsa bazı şeyler
Çocukluktan geçerek.

Kasırgayı, doluyu
Yemiş de düşmüş gibi
Issız kaldırımlarda
Garip gece kelebeği
Düşe kalka sekerek.

Şimdi hangi yollardan
Siliniyor izleri
Çağ dışı bir çağrıyı
Sigara içer gibi
İçine çekerek.

Dünya böyle gidiyorsa
Elbet bir nedeni var
Ben sana küstüm küserek.
Behçet Necatigil 


Korku Çiçekleri   

Ne peygamber-, ne de can çiçekleri
Ne de buhûrumeryem;
Hep korku çiçekleri
Oldu saksılarımızı süsleyen.

Ürkek bezgin baktığımız göklerden
Yarınlara güvendi umduğumuz.
Çocuklar, evler ve ekmek...
Ama mutlu muyuz?

Zehirli, yeşerirse toprakta
Bir tohum, içtiği baldıranlardan
Açar korku çiçekleri, yozlasmış tür.
Yeni aşı ister, budamak ister
Bizden geçmiştir.

Vardığımız her çizgi bir duvar kesildi
Kaygan küfler aşamayınca.
Ve ne olur bilirsin
Ve güzeldir dünya...
Yaşamayınca..
Behçet Necatigil


Kitaplarda Ölmek   

Adı, soyadı
Açılır parantez
Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti
Kapanır, parantez.

O şimdi kitaplarda bir isim, bir soyadı
Bir parantez içinde doğum, ölüm yılları.

Ya sayfa altında, ya da az ilerde
Eserleri, ne zaman basıldıkları
Kısa, uzun bir liste.
Kitap adları
Can çekişen kuşlar gibi elinizde.

Parantezin içindeki çizgi
Ne varsa orda
Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci
Ne varsa orda.

O şimdi kitaplarda
Bir çizgilik yerde hapis,
Hâlâ mı yaşıyor, korunamaz ki,
Öldürebilirsiniz.
Behçet Necatigil



Karasevda   

Delicesine daha dün 
Kitaplara düşkündü, 
Almış yürümüş serserilikte. 
Akıl bu, evi barkı bırak da sen 
İğri büğrü sokaklara dal 
Geceyle birlikte. 

Bir kız sevmiş yakın zamanda, 
Bahse lüzum var mı geçmişten? 
İflah olmaz sanırım, 
Geçti iş işten!

Behçet Necatigil